Yeni günün getirdiği şey kahvaltı masasında yalnızlıktı. Neyse... Bu da geçer yahu. Dünyanın sonu değil ya. Önce oğlum şimdi de kocam beni terk ediyordu. Kalan günleri iyi geçirmeliydim... Bizimkini uğurladıktan sonra oteli dolaşmaya başladım. Barda tam beş votka-limon yuvarladıktan sonra alt kata saunaların olduğu bölüme indim. O kadar içkiyi yarım saatte devirdiğimi gören barmen nasıl da şaşırmıştı halime. Fakat şimdi iyi bir masajla rahatlamanın tam sırasıydı. Bugün kafama göre takılacaktım. Yürüdüm. Geniş bir koridorun sonunda saunalar vardı. İçeri girdim ve bankonun gerisindeki görevli kadına masaj yaptırmak istediğimi söyledim. Bir kağıda bir şeyler yazıp imzalattı ve bana bir fiş uzattı. Kabin no 26.
Tarif ettiği yere girince iki yanda sıralanmış küçük odalar gördüm. No: 26 yazan yeri bulup içeri girdim. İçerde çeşit çeşit şişelerin bulunduğu ufak bir etajer ve üzeri plastik deri kaplı masaj masası vardı. Etrafı incelerken arkamda “hoşgeldiniz efendim” diyen bir ses işittim. Döndüm. Karşımda uzun boylu 30 yaşlarında bir adam vardı. Anlaşılan masör buydu. “Sanırım masaj yaptırmaya geldiniz” dedi ve ilave etti. “Şuradaki broşürü incelerseniz spa masajından, İsveç masajı ve Thai masajına kadar geniş bir hizmetimiz var.” Hoppala ne bileyim ben bu saydıklarını. “Valla siz en uygununu yapın artık. Bütün bir yıl masa başında çalıştığım için her tarafım enkaz gibi.” Şöyle bir baktı ve “Nasıl isterseniz hanımefendi, soyunup belinize havlunuzu sarın ve beni çağırın” dedi. “Tamamen mi soyunayım” diye ağzımdan aptalca bir laf çıktı. “Bikininiz altınızdaysa yeterlidir efendim” dedi perdeyi çekmeden önce. “Tam soyunmak istemiyorsanız o şekilde de olur.” Salaklığıma lanetler edip bluzumu ve beyaz bermudamı çıkardım ve masaya yüzü koyun uzandım. Birkaç dakika sonra da masör seslendi, “Hazırsanız başlayayım efendim.” Ona hazır olduğumu söyleyince perdeyi açıp içeri girdi ve ufak masanın yanına gidip bir takım şişelerdeki losyonlara şöyle bir bakıp birkaç tanesini seçti ve masaj masasının yanına geldi.
Gerçekten becerikli elleri ve parmakları vardı masörümün. Zaten güçlü bir adam olduğu yapısından belliydi. Kolları dirseklerine doğru neredeyse benim kolumun iki katı kalınlığındaydı. Koyu sarı saçları ve ince kahverengi gözleriyle neredeyse yakışıklı bile sayılırdı. Omuzlarımı ve zaman zaman boyun fıtığından muzdarip olmaktan korktuğum boynumu öyle güzel rahatlatıyordu ki. Boyun ve omuzlar bitince sıra sırtıma geldi. “İsterseniz bikininizin üstünü çıkarın hanımefendi, kullandığım yağ leke bırakabilir” dedi. Aman efendim, emrin olur. Zaten ben masaya çırılçıplak uzanma taraftarıydım. Dirseklerimden kuvvet alarak masada dizlerimin üzerinde doğruldum ve sutyenimi duvardaki askılığa fırlattım. Havada süzülen sutyenim askıya ulaşamadan duvarın dibine düştü. Adam hafifçe kıkırdadı bu hareketime. “Valla benim ellerim yağlı olmasa uygun bir yere asardım,” dedi ve ekledi. “Külotunuzu da şimdiden çıkarın, iyi kalite bir şeye benziyor ziyan olmasın.” Utanmanın sırası değildi ama külotumu nasıl çıkaracaktım adamın önünde. Masanın üzerinde ayağa kalksam gece kulübü striptizcileri gibi olacak. Yok oturup çıkarsam bacaklarımın arasını herife sunmuş gibi olacağım. Amaannn sende, bir daha nerede karşılaşacağım ki elin adamıyla... Ayağa kalktım ve bikinim külotunu indirip onu da sutyen gibi askıya fırlattım.
“Basket.” Bu sefer basket olmuştu. Fırlattığım külot havada uçup askıya geçmişti. Adam bu benim basket lafına epey güldü. Doğrusu halim de çok komikti. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Masör de olsa hiç tanımadığım bir adamın karşısında masanın üstünde çırılçıplak gülüşüyordum. Kırk yıllık kaltaklar gibi olmuştum. Bunda mutlaka çakır keyif hadi itiraf edeyim barda içtiğim içkiler yüzünden yarı sarhoş olmamın da etkisi vardı. Keyifli keyifli masanın üstüne tekrar yüzü koyun uzanmadan önce adama şöyle bir baktım. Fena herif değildi. Hani burada istese seve seve verirdim. Hem de bugün kocamın beni tek başıma bırakıp gitmesinden sonra haydi haydi. Şimdi bu herif ben masaya uzanırken en gizli noktalarıma kadar her yerimi de görmüştür. Beni beğenmiş midir acaba?.. Kimbilir...
Adam gerçekten bir harikaydı. Masaya çırılçıplak uzandıktan sonra popoma bir havlu örttü ve sanatını icra etmeye başladı. Sırtımı ovuyor, parmaklarıyla kaslarımı gevşettikten sonra el ayalarıyla bastırıp bel kemiğime iniyor, omurlarımda belli bir noktaya hafif hafif bastırıyordu. Bu hareketleriyle her yerimin gevşediğini hissediyordum.
Sırtımı bitirdikten sonra sıra bacaklarıma geldi. Özellikle bacaklarımı ovalarken kendimden geçtim. Sanıyorum biraz da ıslanmıştım. Bunu hissettim. Masaj devam ederken kapının tıklandığını duydum. Adam tok bir sesle, “buyrun” dedi. Dışardan “Benim Tuğba” diyen bir kadının sesini işittim. “Gel müsaitiz” dedi masör. İçeriye birinin girdiğini duydum. “Tuğba hanım bana yardım edecek, İsveç masajında uzmandır.” dedi masörüm. Belli belirsiz bir onaylama çıktı mı ağzımdan bilemiyorum ama gerçekten ellerinin becerikliliği karşsında mayışmıştım. “Hıhıh” dedim hafifçe.