En Sevdiğim

En Sevdiğim

Bu Blogda Ara

20 Aralık 2019 Cuma

Bir Zamanlar Tatilde 3 (Banyoda)


    Odaya çıktığımda bizimkini hala uyur durumda buldum. Bedava içkileri litrelerce tüketmek, kendi gibi hımbıl heriflerle okey oynayıp çevredeki Rus kızları kesmekten başka bir şey yapmıyordu. Bir de zıbarmak. Horul horul uyuyordu su aygırı. Banyoya girdim. Yıkanmalıydım. Denizin tuzu oramı buramı kaşındırmaya başlamıştı. Duşa girdim, suyu açtım. Bikinimi çıkarıp basınçlı suyun altına girdim.

    Her gözeneğimin suyla teması beni kendime getiriyor, algılarımı keskinleştiriyordu. O ıssız kayalıklarda yaptıklarım aklıma geldi. Karma karmaşık duygular tatmıştım. Cesaret, tedirginlik, korku ve özgürlüğü aynı anda yaşamış, şimdiyse zerre pişmanlık duymuyordum. Turist çift de bir güzel beni dikizlemişti üstelik. Seyrettiklerini fark edince çok  utanmıştım ama şimdi sırf bu sebepten sapıkça şeyler kurgulamaktan kendimi alamıyordum.

    Ya orada alkışlamakla yetinmeyip yanıma gelselerdi? Adam görebildiğim kadarıyla iri yarı birine benziyordu ve onu zapt etmek imkansıza yakındı. Beni arzulamış olabilirdi. Hatta belki kadın bile. Öyle miydi acaba? Ya öyleyse? İmkanı var mıydı bunun? Peki bana zorla bir şeyler yapmaya kalksalar engel olabilir miydim? Daha doğrusu engel olmak içimden gelir miydi? Bileklerimden kavrayıp beni yere bastıran kuvvetli kollar, üzerime abanan bir gövde. Elimi farkında olmadan vücudumun kuytularında dolaştırmaya başlamıştım.

Bütün kirler ve pislikler akıyordu. Foto: Sadık Yarasa

    Dudaklar düşlüyordum. Kimliği belirsiz, cinsiyetsiz dudaklar. Daha doğrusu dudaktan ibaret iki yaşam formu. O adamın ve o kadının dudakları mı? Hayır... Bilmiyorum... Belki de... Aslında kim ya da kimler olduğu önemli değil, sadece göğüslerimin uçlarında dolaşıp emen, somuran, çekiştiren,  hafifçe ısıran, becerikli iki ayrı dudağın olabilmesi önemliydi. Onlar! Evet onlar! Kahretsin, itiraf ediyorum. Onlar!

    Küvete uzandım. Elim bacak aramdaydı. Tekrar o ıssız kayalıklarda yaptığımı yapsam mı? Islaklığımın yayıldığını hissediyordum. O kıvamlı şurup yarığım boyunca süzülmüş, anüsüme kadar inmişti. O kayganlığı kadınlığımın girişinden aşağılara doğru takip ettim, parmağımı o sıcak ama mühürlü deliğe yaklaştırdım. Hafifçe bastırıp yokladım. Nasıl da daracık ve gergindi. Zorlasa mıydım? Fakat bunu yapan ben değildim aslında. Tüm suç onlardaydı. Heyecanla titredim. Sözde oteldeki odadaydım ama zihnimin derinliklerinde tekrar kayalıklara dönmüştüm. Ve o adam, karısının gözü önünde beni her iki tarafımdan kullanıyordu. Karısı ise ona engel olmak şöyle dursun... Offff Tanrım... Çok çaresizim onların karşısında ama hiç de şikayetçi değilim. Erkek ne kadar sert ve kararlıysa, kadın da bir o kadar kadife kıvamında. Baştan çıkarıcı, sevecen, yumuşak ve inanılmaz şefkatli... 

    Ah hayır kızım, hayır! Düşünme böyle şeyler. Yoldan çıkmamalısın. Bak yine kesik kesik solumaya başladın. Hadi toparlan.

    Kafama üşüşen görüntüleri zorlukla uzaklaştırıp duşun mandalını yukarı kaldırdım ve akan basınçlı suyun altına verdim kendimi. Gözüm musluğa ve duşa kumanda eden mandala takılmıştı. Kromajlı silindirik demir öylece sepesert karşımda duruyordu ve kasıklarımla aynı hizadaydı. Bir adım atıp bacağımı kaldırmam yeterliydi. Oh saçmalama! Düşünme bile bunu. Çok oluyorsun sen. Duş mu alacaksın ne yapacaksın, bir an evvel yap, çık şu banyodan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder